Birleşmiş Milletler 1945 yılında kurulduğunda, uluslararası toplum bir üçüncü dünya savaşından kaçınma amacını güdüyordu. Bugün, yani 50 yıl sonra, bu amaca ulaşılmış gibi görülüyor. Süper güçlerin rekabet döneminin sona ermesi, nükleer silahlanmadaki düşüş ve ekonomik globalleşme süreci ile birlikte, dünyanın en güçlü devletleri arasında sürekli bir barışın sağlanması bekleniyor. Daha genel bir ifadeyle, şu açıkça ortaya çıkmıştır ki, aralarındaki sorunları çözerken askeri güçleri devreye sokmak konusunda hükümetler giderek daha da isteksiz davranmaktadırlar. Bağımsız devletler arasındaki savaşlar, artık uzaklarda kalan bir olgu olarak görülmektedir.

Buna karşın, dünya üzerindeki milyonlarca insanın yaşamları, şiddet yüzünden kararmaya devam ediyor. Dünyanın bazı yerlerinde, topluluklar arası iç çatışmaların bir sonucu olarak devletler çökerek vatandaşlarına etkili bir koruma sağlamakta aciz kalmaktadırlar. Diğer yerlerde, ortak çıkarlar doğrultusunda hareket etmeyi reddeden, rakiplerini ve azınlık gruplarına mensup masum insanları cezalandıran hükümetler tarafından, insan güvenliği tehdit edilmektedir. Dünya Mültecilerinin Durumunda da açıklandığı gibi, bu gibi koşullar nedeniyle, milyonlarca insanın, en temel insani haklardan olan, güvenli, barış içinde ve kendi evlerinde korkusuzca yaşama haklarını kullanmaları olanaksız hale gelmektedir...
-Kofi Annan-