Henüz 22 yaşındayken Devlet Başkanına suikast düzenleyen Saddam Hüseyini ve onun oluşturduğu iktidar yapısını analiz etmeden Irakı anlamaya çalışmak gerçekten oldukça güçtür. Irakın son 40 yılına damgasını vuran Saddam Hüseyin, kimilerine göre bir diktatör, kimilerine göre ise gerçek bir Arap liderdir. Hangisi olursa olsun, Saddam Hüseyin, kuşkusuz Irakın toplumsal, dinsel ve siyasal yapısının ortaya çıkardığı bir Irak gerçeğidir. Saddam Hüseyinin çocukluğu ve gençlik yılları ile iktidara geldikten sonraki

TÜRKİYE´NİN UYGARLIK YOLU ÜNİVERSİTELERDEN GEÇİYOR Nereden geldik, nereye gidiyoruz? 1965 yılından bu yana aktif olarak eğitim hayatının içinde yer alan ve zamanının büyük bir bölümünü yeni eğitim teknolojilerini araştırmaya ayıran Latif Mutlu yeni kitabında Türkiye´nin eğitim sorunlarına eğiliyor. Ülke kalkınmasının, zenginliğinin ve mutluluğunun ancak eğitimle kazanılabileceğine inanan yazar, eğitim sorunlarımıza sıra dışı ve umut vaat eden çözümler üretiyor. Mutlu kitabında Türkiye´nin kaderinin her va

1950den beri muhafazakâr iktidarlarla girdiği çatışmada yaralanan eğitim sisteminin, AKP iktidarı tarafından nasıl teslim alındığını, iktidarının zamanı tersyüz eden uygulamalarından örneklerle göreceksiniz. Eğitimin AKP'si, AKPnin uygulama sırasında toplumu ikna etmekte güçlük çekmediği ve sonuçlarından siyasi rant sağladığı öğretim programı ve ders kitaplarındaki değişikliklerle kadrolaşmayı ana tema olarak ele almış. Kitapta, eğitim sisteminin yönünü değiştiren uygulamalar belgelerle gözler önüne serme

Akıl sever toplumlarda da zaman zaman akla aykırı, hele hele adalete, hakkaniyete çok ters düşen garip işler olur. Ama oralarda bu tür gelişmeler de, akıl yoluyla açıklanmaya ve aşılmaya çalışılır. Akıl sever toplumlar, eninde sonunda ideal bir biçimde çalışmasa bile uzlaşmanın formülünü demokraside bulmuşlardır. Meczup sever toplumlar ise tepki demek olan aklı, ''Sürüden ayrılanı kurt kapar'' düsturu ile göğüsleyip kuşkuyla karşılar, ona karşı hep mesafeli dururlar. Meczup sever toplumun bireyleri tepkis

Cezayir’i harap eden şiddetin izahını yapmak çoğu zaman imkânsız olmuştur. Cezayir’in trajedisi, bir stereotipler çatışmasına indirgenmiştir: İslâmcılara karşı seküler bir devlet, teröristlere karşı masum siviller ya da generallere karşı savunmasız bir toplum. Bu makale derlemesi, Batı’nın yanlış anlamalarını kökten düzeltici nitelik taşımaktadır. Özcü ve determinist yaklaşımları reddeden Hugh Roberts, çeşitli iç güdülerin –İslâmcılar, Berberi yanlıları, ordu içindeki hizipler ve genel olarak rejimin- bakı

TASAMın organize ettiği, Türk Afrika ilişkilerinde yeni bir dönemin kapılarını aralayan I. Uluslararası Türk Afrika Kongresi metinlerinin titiz bir derlemesi olan bu kitap,Afrikada Sömürgeciliğin XIX. Yüzyılın İkinci Yarısına kadar kurulamamasında Osmanlı Devletinin Rolünden 11 Eylül, Dünya Siyaseti ve Afrika ya, Afrikadaki Güvenlik Sorunları, Avrupaya Yansımaları ve Çözüm Önerilerinden, Türkiye Afrika Ekonomik İlişkilerine kadar birbirinden farklı bakış açılarını ve konu başlıklarını bir araya toplaması b

Amerikalıların çoğunluğu bugün artık savaşa inanmıyor; Başkan Bush ve yönetimine güvenmiyor, söylenen yalanlar artık tüm çıplaklığıyla görünüyor. Hatta öylesine açık görünüyor ki, her zaman geç kalan büyük medya bile bu sahtekarlığı yazıp çizmeye başladı. Kendimize şunu sormalıyız: Bu kadar çok insan nasıl böyle kolay aldatılabildi?... (The Progressive Dergisi, 10 Nisan 2006) Amerikalı tarihçi Howard Zinn yazısında nasıl olup da Amerikan halkının Bush yönetimi tarafından böylesine kolaylıkla aldatılabildiği

Michael Moore son kitabında yine öyle bir tablo koyuyor ki önümüze… Bu kitabı okuyan ve Amerikalı olmayan bir insan, eğer Amerika’ya gitme niyeti varsa derhal niyetinden vazgeçecek; halen Amerika’da yaşıyorsa, bir an önce ülkeden ayrılıp can havliyle gidebildiği yere kadar gittikten sonra, yeteri kadar uzaklaştım mı diye dönüp endişeyle arkasına bakacak. Lâkin Amerikalı ise… Başka vatanı yok! Kitaptan dersler çıkarmak zorundadır. Michael Moore yirminci asırdan yirmibirinci asra adım attığımız bir zaman

Sevgi Soysal`ı anmak, ölümlü dünyaya yazıklanmanın, doyamadığının ardından çaresiz bir özlemle kavrulmanın ötesinde bir hisle dolduruyor beni. Tam da kendi serüvenine yaraşır bir telaşla çekip gidivermiş bu çapkın kadını hatırladıkça içim içime sığmıyor. Birden çok gençmişim gibi, mucizeler saçımı okşuyormuş gibi, özgürlükten nefesim daralmış da başım dönüyormuş gibi bir his. Oturmuş bu yazıyı yazarken de yüzümün kızarması pahasına gerekçeler arıyorum. Erken gitmişler için insan ancak kişisel serüvenini yaz

Mihail Gorbaçov, şeffaflık ve yeniden yapılanma politikasını açıkladığı zaman, Sovyet toplumu kaynayıp durdu. Ancak, beş sene sonra, dünyanın şekli değişmişti. Gorbaçov, bugün ise yeryüzündeki hayatımızı ilgilendiren her şeyde yeniden yapılanma ve şeffaflık istiyor. Kafkasya´nın çetin tabiat şartlarında geçen çocukluğunu hatırlatıyor; kendi hayat çizgisinden bahsediyor. Çernobil şokunun insanları nasıl bir çevre şuuruna sevkettiğini ve Green Gross Internationalı bu yüzden kurduğunu anlatıyor. Yeni bir müşte

1940ların başı... Naziler dünyayla savaşmakta. Stalingraddan, Bakûden kötü haberler geliyor. Alman birliklerinin ilerlemesi için yakıta ihtiyaç var. Bunu gören Gottfried Müller, ordu başkomutanlığına başvurur. Konu: Petrol bölgesi Kürdistandır. Musul ve Kerkük petrol bölgesi üzerine dinlenmesini rica eder. Amacı, önceden tanıdığı Kürt beylerinin yardımıyla Kürt petrol bölgesini elinde tutan İngiliz işgal kuvvetlerine karşı bir ayaklanma başlatmaktır. Plan hemen onaylanır, Müller ve arkadaşları, Kürdistana g

Friedrich Engels'in Der Ursprung der Familie des Privateigentums und des Staats (1884) adlı yapıtını, Kenan Somer Fransızcasından (L'origine de la famille, de la propriété et de l'état, Editions Sociales, Paris 1969) dilimize çevirdi ve kitap Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni adı ile Sol Yayınları tarafından Temmuz 2002 (Birinci Baskı: Kasım 1967; İkinci Baskı: Ocak 1971; Üçüncü Baskı: Eylül 1974; Dördüncü Baskı: Şubat 1976; Beşinci Baskı: Mayıs 1977; Altıncı Baskı: Ekim 1978; Yedinci Baskı: Ekim

Fethi Benslama´nın bu kitabı, tam anlamıyla öncü bir eserdir. Freud´un Yahudilik ve Hıristiyanlığı psikanalitik açıdan ele alan çığır açıcı çalışmalarının ardından bu konuda pek çok inceleme yapılıp yayınlanmasına karşılık; İslam bu analizlerin kapsamına hemen hemen hiç dahil edilmedi.... (Arka Kapak´tan)

Avukat Özlem Gümüştaş´ın derlediği 5. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı Kitabı Çıktı... Kitabevi ve Dağıtımcılarda... Bu kitap, 16-20 Mayıs 2006 tarihlerinde Diyarbakır´da gerçekleşen 5. Uluslararası Gözaltında Kayıplar Kurultayı belgelerinden oluşuyor. İnsanlığın ilerici değerlerini, özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini sahiplenen edebiyat eserlerini, araştırma-inceleme kitaplarını kitapseverlerle buluşturma çabasını sürdüren Yayınevimiz, bu kez uluslararası bir belgeyi yayımlıyor. 5. Ulu

Bu kısa kitapta, Rönesans, bir ´dönem´den çok,-Gombrich´in deyimiyle- bir ´hareket´ olarak düşünüldü. Hatta bir hareket olarak o, Burckhardt ve diğer tarihçilerin dikkat çektiği kültürel değişimler çerçevesinde değerlendirilmeyip, yalnızca antik kültürün yeniden canlanışı konusuyla sınırlandırıldı. Aslında, bu sınırlama bilinçli bir tercihtir. Çünkü belirli bir noktaya odaklanmadan, düşün ve sanatın çeşitli branşları ve birçok Avrupa ülkesiyle ilgili olarak kaleme alınan kısa bir kitap, çekilmez derecede mu

Bu kitabı, ilk okuyan birisi olarak dalıp dalıp eskilere gittim. Kafama iri iri harflerle manşetler düştü... Yarım sayfalık resimlerle konuştum... Ayağıma matbaanın hurufatları takıldı. Gözlerim daldı.. Bu kitap ufak ufak olaylarla size Türkiye´yi büyük büyük sergiliyor.. Olup-bitenlerin perde arkasındaki bu kısa kısa öyküler, uzun uzun bizi anlatıyor.. Biz siyasetimizle, milletvekilimizle, devlet adamlarımızla, devletimizle, parlamentomuz ve demokrasimizle, bu kitabın sayfaları arasında varız... Enine-